Sivas’ta diğer folklar ürünleri gibi, halk hekimliği, halk inançları ve tıbbi inançlar konusundaki uygulamalar, bu yöredeki zengin folklorik tıbbı meydana getirmektedir. Hastalıklardan korunma, hastalıkların iyileştirilmesinde geçmişte ve sık tekrar eden olaylar ve bunların sonucunda kazanılan tecrübeler, dinsel – büyüsel yorumlamalar ve bunların birikimli olarak kuşaktan kuşağa aktarılmaları, folklorik tıbbın doğuş ve süregelmesi nedenlerindendir. Bir kültür ürünü olan halk hekimliğini karakterize eden hususların başında, toplum yapısı ve ekolojik şartlar sayılabilir.
Halkın sağlığına verdiği önem, bu konuda ki kültürüyle ölçülebildiğinden, bu konudaki sözlü gelenek ürünleri, sadece günümüzün değil, geleceğin hekimliği de olan koruyucu hekimliğe yönelik, anlamlı önerileri de taşımaktadır. Sivas’ta halk hekimliği konusunda yapmış olduğumuz araştırmalarda, bu konudaki inanç ve uygulamaların zenginliği içerisinde batıl inançların, büyüsel işlemlerin yanında, rasyonel düşünüşle hareket edilen, hatta tıbbın bundan yararlandığı uygulamalarda görülmektedir. Mistik folklor ve telkin tedavileri ise toplumsal inançların bir parçası olarak sürdürülmekte olup, modern tıbbın uygulamalarıyla beraber, hastaların bunu da ihmal etmedikleri görülebilmektedir. Tıbbi tedaviden netice alınmadığı zamanlarda, teselli etmek, acılara çare aramak, daha ziyade mistik folklor uygulamaları olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sivas halkının, resmi tedavi kurumları ve özel hekimlerin dışında başvurdukları uygulamalar, ailedeki, mahalledeki büyüklerin, tecrübesi olan kişilerin önerileri olarak karşımıza çıkmaktadır. Eskiden yerli ebe denilen Ev Ebeleri, Mahalle Ebeleri, ocak aileden gelen kadınlar, yaralara ilaç yapan kimseler, hastalıklara okuyan nefesi iyi kimseler, muska yazanlar, dalak ovalayanlar, korkan kimseleri karışlayarak yürek ölçen kişiler, yel ipliği bağlayanlar, usta çırak şeklinde yetişmiş sünnetçiler, bakıcılar, attarlar, hacamat yapanlar halk hekimliği ile uğraşan kimselerin başında gelmektedirler. Hatta bunların yaptıkları ilaçlara Ev İlacı, Ara İlacı, Dul Karı İlacı, Kocakarı İlacı gibi adlar verilmektedir. Biraz alay ve küçümseme taşıyan bu ifadeleri, bugün az da olsa görebilmekteyiz. Halkın El Almış Ocaklı dediği kimseler bugün artık şehir merkezinde eski yaygınlığını sürdürmemekle beraber ancak kırsal kesimlerde görülebilmektedir. Eskiden belirli hastalıklarla uğraşan, onları tedaviye çalışan Ocaklı kimseler, delerinden bu yana belirli hastalıkları iyileştirdiklerine inanılan kimselerdir. Ocaklılık kan yoluyla geçer bunun için eğitim ve öğretim devresine ihtiyaç olunmamakla beraber, ocak olan kimsenin bazı kurallara uyması gerekir. Türk halkının hakiki doktorları olan Ocaklı kimselerin Orta Asya Şamanlığının izlerini taşıyan kimseler olduğunu söylemek mümkündür.
Sivas’ta halk hekimliği ile uğraşan kimselerin uygulamalarını ise, hastanın vücudu dışına yapılan ve daha çok onu telkin altında bulundurmaya yönelik hareketler oluşturur. Korkan kimseleri okuyanlar, karışlarıyla hastanın vücudunu karışlayanlar, parpu taşı denilen Medine’den getirilmiş olan taşı yaralara sürerek yapıştıranlar gibi. Sınıkçı denilen ve kırık – çıkıkla uğraşan kimselerin uygulamaları ise azalmakla beraber günümüz tıbbi teknolojisinden yararlandıkları da görülmektedir.
Halkın başvurduğu en kapsamlı uygulamalar ise ilaç yoluyla tedavi şekli olup, bitkisel, madensel, hayvansal ve az da olsa insan kaynaklı karma olarak hazırlanan ilaçlar şeklinde ayırmak mümkündür. Sivas halkı arasında ilaç olarak kullanılan bitkilerin, farmakolojik etkileri günümüz tıbbında da kabul edilenleri vardır. Halkın geleneklerde kullanımmış olduğu bitkilerin etkilerinin doğrulukları ancak ilmi araştırmalardan sonra ortaya çıkmaktadır. Örneğin :
Sivas’ta kanserli hastalar, ısırgan tohumunu hafifçe kavurup döverek bala katmakta ve bunu yemektedirler. Halkın ısırgan otu tohumu olarak bildiği kısım otun meyvesi olup, Dioscorides zamanından bu yana kullanılmakta olan bir bitkidir. Romatizmal ağrıları dindirici, idrar artırıcı, müshil ve adet söktürücü, ateş ve kurt düşürücü etkileri vardır. Eski yazarlar ise bal ve ısırgan otu tohumu karışımını afrodiziak olarak belirtmişlerdir.
Kekik bitkisi, mideyi yaştırıcı, kurt düşürücü ve kan dolaşımını uyarıcı etkileri nedeniyle kullanılmaktadır.
Sivas yaylalarında yetişen Karamuk adı verilen bitkinin kökleri kaynatılarak kullanılmak suretiyle, şeker hastalığına iyi geldiği, ateş düşürücü ve kuvvet verici olara bilinmektedir.
Burada belirtilen birkaç örnek halk tıbbında kocakarı ilacı diye karşıt tutum takınmamak gerektiğini göstermektedir. Özellikle batılı ülkelerde bitkilerle tedavi yöntemlerinden çokça söz edildiği günümüzde halk hekimliğine ve halk tecrübesine önem vermemek ve görmezlikten gelmek doğru değildir. Bu arada tıp tarihinden bir örnek vermek gerektiğinde ise eklem ağrıları yani gut hastalığı için İbni Sina’nın kullanmış olduğu Çiğdem bitkisinin bu gün tıpta kullanılan Colchicine isimli ilaçlatan başka bir şey olmadığını söyleyebiliriz.
Bitkisel ilaçlardan başka tedavi için kullanılan bir halk ilacıda Sivas’ta eskiden kullanılan kalay suyudur. Vermifüj ve teniafüj olarak kullanılan bu madde, kalaycıların kalay sırasında kabı suya daldırmalarıyla elde edilen su olup, yakın zamanlara kadar kullanılmıştır. Yakın zamanımıza kadar kalay oksit tenya düşürücü olarak kullanılmıştır. Romatizmal ağrıları azaltıcı olarak kola ve bacağa takılan bakır bileziklerin tedbir olarak kullanılabileceği fizik tedavi uzmanlarınca da kabul edilmektedir.
Hidroklimatoloji, kaplıca suları ile tedavi olup, halkımız yüz yıllardır çevrelerinde bulunan kaplıcalar ve şifalı sularla tedavi olma yoluna gitmişlerdir. Sivas’ta bulunan Sıcak Çermik, Romatizma ve Cilt hastalıklarında, Soğuk Çermik Romatizmal ve hava değişimi hastalıklarında, Balıklı Çermik cilt hastalıklarında yoğun olarak müracaat edilen yerlerdir.
Son yıllarda Seyfebeli delilen mevkide çıkan Seyfe Suyunun dahili ve harici hastalıklar ile böbrek ve safra kesesi taşlarının düşmesi içilmektedir.
Manevi tedavi yolları olarak yapılan uygulamalar, hem hastalıklardan korunmak, hastalığa yakalandıktan sonra iyileşmek veya hastalıktan kurtulmak içindir. Adeta manevi bir sigorta haline gelen nazarlık, muska, boylama, hamaylı, mutlak ve çeşitli uğurluklar kullanılır.
Nazarlık eskiden çocukların hasta olmamaları için beşiklerine ve omuzlarına takılırdı. Mavi bir bez parçası içine okunarak konulmuş çörek otu, mavi boncuk, yedi delikli boncuk, kuş tırnağı, tazı boncuğu, nalın, akik, yılan kemiği çocuklarının kıyafetlerinin omuzlarına dikilerek kullanılırdı.
Muska; ayet, dua, kutsal sözler ve işaretler taşıyan kağıdın üçgen şeklinde katlanması ve mumlu beze sarılarak yapılan uğurluklardır. Gümüş, bakır ve alpakadan yapılmış muskalarda vardır.
Boylama; üzerinde hadis, ayet, dua, el ve göz işaretleri yapılmış kağıt olup matbu olarak da satılmaktadır.
Hamayil ; Sivas’ta hamaylı gibi söylenir. Zincire takılmış altınlar boyundan takılıp kol altından geçirilerek asılır. Büyük olanlarını gelinler daha çok ziynet amaçlı olarak takarlar.
Mutlak ; boru veya dikdörtgen şeklinde hamayıllardır. Adının mutlak olması halk tarafından kullanılmasının zorunlu olduğu düşüncesinden gelmektedir. Boyuna asılır içerisinde ayet ve dualar yazılıdır. Küçük çocuklar için yapılanlara ümmüsübyan denilir.
Uğurluklar; üzerinde altın veya gümüş gibi madenler taşıyanların hasta olmayacağı düşüncesi ile yapılan uygulamalardır.
Hastalıklardan korunma ve hastalıkları tedavi etmekte görülen batıl inanç ve büyüsel işlemler psikolojik sebeplerle eşyanın mahiyetini ve tabiat olaylarını bilmemek, geleceği öğrenmek arzusu, korku, cin, peri inancından kaynaklanmaktadır. Örneğin boğmaca olan çocukların götürüldüğü öksürük tarlası, sıtma olanların sıtma kümbetine gitmesi, egzama hastalarının kaplumbağanın sırtına binmesi, çıban ve yarası olanın kurbağa gözü ile yıkanması, sarılık olanların sarılık ocağına giderek okunmuş kayısı kurusu ve nohut yemesi, siğili olanların ayın ilk çarşambası siğil sayısı kadar toprağa arpa gömmesi, komşudan gizlice tuz çalmaları gibi batıl uygulamalar artık günümüzde görülmemekte olup, yel ipliği ve siğil gibi rahatsızlıklar için yapılan uygulamaların devam ettiği görülmektedir.
Yatır ve ziyaretlere giderek dua etmek yalnız hastalıklardan kurtulmak değil istek ve dileklerin Allah tarafından kabul edilmesi içindir. Sivas halk inançları arasında yatırları ziyaret ve duanın yeri ve önemi büyüktür. Yatırlar ve ziyaret yerleri birer simgedir, umut kapılarıdır. Buraların yoksullara, çaresizlere, hastalara deva kapısı olarak ümit verdiğini, mistik tedavi merkezleri gibi telkin ve inançla iyi olmalarında etkileri olduğunu söylemek mümkündür. Yatır ve ziyaretler ile ilgili inançlar, halkın manevi bağlarını oluşturan, müspet ilimlerin aciz kaldığı durumlarda onlara ümit veren yerler olarak yaşamaya devam edeceklerdir. Sivas’ın hemen hemen her köy ve kazasında çok sayıda yatır ve ziyaret bulunmaktadır. |